Eğitim-Sen Muş Şubesi Kadın Sekreteri Ayşegül Duman, kadına karşı uygulanan erkek şiddeti ve 4+4+4 eğitim sistemi ile ilgili açıklamada bulundu.
Her iki konu ile ilgili olarak yazılı açıklamada bulunan Duman, geçen yıl Türkiye genelinde 257 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü savunarak, toplumun büyük bir kesiminin bu konuda duyarsız kaldığını iddia etti.
Bu kadınların birçoğunun öldürüleceklerini bile bile koruma altına alınmadığını ifade eden Duman, “Her gün bir başka kadın cinayetiyle açıyoruz gözlerimizi. Erkeklerin sevgisi her gün içimizden kız kardeşlerimizi alırken, herkes üç maymunu oynuyor. 2011’de 257 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Herkesin gözü önünde bıçaklandı, kurşunlandı, toprağa gömüldü, yakıldı, intihara zorlandı. Bu kadınların birçoğu öldürüleceklerini biliyorlardı; çığlık attılar, yardım istediler, savcılara, polislere başvurdular ama ne yazık ki, yargı dilekçelerini gördüğü halde işlem yapmadı, polis katilinin evine yolladı, bakanlar “münferit” dedi, meclis gözünü kapadı, medya kadını suçladı, akrabaları gizledi, sokaktan geçenler umursamadı. Böylelikle hepsi kadınların katline suç ortağı oldu. Kadınları öldürenler ise “haksız tahrik indirimi”nden yararlandı. Başta N.Ç davası olmak üzere birçok davada kadınları öldüren, tecavüz eden erkeklere ceza vermemek için elinden geleni yaptı hâkim ve savcılar. Üstelik bunu ailenin ve toplumun “namus”unu korumak adına yaptılar. Kadını parçalayıp çöp kutularına atanlar, takım elbiseyle duruşmaya çıktılar diye “iyi halleri” nedeniyle indirim aldılar.
Kadın cinayetleri, erkek egemen sistemin kadınları kontrol altına alma, toplumsal cinsiyet rolleriyle uyumlaştırma, kadını eve hapsetme ve kadının sesini yükseltmesini engelleme sürecinin bir parçasıdır. İtaat etmek zorunda bırakılan kadından, beklenmeyen bir karşılık görüldüğünde ise cevabı ölümdür.”dedi.
Kadınlara her türlü baskıyı reva görenlerin korunduğu bir sistemin varlığından rahatsız olduklarını ifade eden Duman, “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, üç çocuk doğurun” telkinlerinde bulunan bir başbakana, “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” diyen bir bakana, “mini etek giyen kadınlardan tahrik oluyorum” diyen bir profesöre, 13 yaşındaki bir kız çocuğunun kendi rızasıyla erkeklerle birlikte olduğuna karar veren Yargıtay üyelerine; karakolda kadını dövüp sonra ondan şikayetçi olan polislere; 14 yaşındaki kız çocuğuna tacizde bulunan 70 yaşındaki gazetecilerle ve tüm bunları yapıp “tahrik ve iyi hal indirimi” alanlara sahip bir ülkede yaşadığımızı biliyoruz. Kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için yasal düzenlemelerin yanı sıra bir zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunun farkındayız. Bununla birlikte her geçen gün daha yakıcı bir hal alan şiddet ve ölümler karşısında acil tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu yüzden nicedir bu cins kırımına son vermek için kadınları şiddete karşı koruyan ve şiddeti önleyen bir mekanizma talep ediyoruz. Israrcı mücadelemiz sonucunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan, kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir kazanım olarak sunulan ve birçok maddesinde kadın örgütleriyle ortaklaşılan yasa taslağı, maalesef başta adı olmak üzere bambaşka bir düzenlemeyle Meclis komisyonlarına gelmiştir. Kadını özne olarak görmeyen, onu aile içinde tanımlayan bakış açısıyla, adı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” olarak değiştirilmiş, içeriği de buna göre yeniden düzenlenmiştir. Oysa biz kadınlar biliyoruz ki, kadınlar en fazla en yakınındaki erkeklerden şiddet görüyor. Kocası, sevgilisi, babası, abisi vs… Başbakanlıkça yapılan düzenlemede bir de bunların uyguladığı şiddetin ispatı isteniyor. Dünyada hiçbir ülkede kadına yönelik şiddet ailenin korunmasına indirgenmezken, taslaktan “kadın erkek eşitliği”, “fiili eşitlik”, “toplumsal cinsiyet eşitliği” ve “ev içi şiddet” gibi kavramlar ile uluslar arası belgelerin ve sözleşmelerin dikkate alınmasıyla ilgili maddeler çıkarılmıştır.”diye konuştu.
“Kadına yönelik şiddetin azaltılabilmesi için hayati bir öneme sahip olan sığınak sayılarının artırılması ve sığınak şartlarının iyileştirilmesi, Şiddet İzleme ve Önleme Merkezlerinin tüm Türkiye’yi kapsayacak yaygınlık ve yerellikte oluşturulmaları da taslaktan çıkarılan maddeler arasındadır.”diyen Duman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kadına karşı şiddetle mücadele, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine karşı mücadele ile bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Şiddeti önleyecek yaklaşım her alanda kadınları güçlendirecek önlemler almak, bütçe ayırmak, geleneksel rolleri yeniden üretmekten kaçınmak anlamına gelmektedir. Ancak tasarıda bununla ilgili hiçbir ayrıntılı düzenlemeye yer verilmemiştir.
AKP Hükümeti bu tasarıyı 8 Mart öncesi yasalaştırarak, kadına yönelik şiddete dair umursamazlığı ile ilgili eleştirileri bertaraf etmek ve katledilen, şiddete uğrayan kadınlar üzerinden prim toplamak telaşındadır. Halbuki, İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen Avrupa Konseyi sözleşmesini, çekincesiz bir biçimde imzalayan ilk ülke olmakla övünen AKP Hükümeti, anlaşmada öngörülen hiçbir eğitim ve yaptırıma yasa tasarısında yer vermeyerek, 25 Kasım’da imzaladığı sözleşmeyi 8 Mart’ta geri almaktadır.
KESK’li kadınlar olarak, Meclise bu haliyle sunulan tasarının Türkiye’de inanılmaz boyutlara varan kadına yönelik şiddeti engelleyemeyeceğini görüyor ve uyarıyoruz. Şiddeti eşitsizliklerden kaynaklanan bir sorun olarak görmeyen, bununla ciddiyetle mücadele etmeyi hedeflemeyen bu tasarı kadınlar tarafından onaylanmayacaktır. Tasarının, derhal kadın örgütlerinin talepleri doğrultusunda ve şiddete uğrayan kadınları gerçek anlamda destekleyecek bir şekilde, yeniden düzenlenmesini istiyoruz.
Ancak kaygılıyız. Kadınlar söz konusu olduğunda, hele ki örgütlü kadınlar söz konusu olduğunda devletin-hükümetin ne kadar kıyıcı olabileceğini deneyimlerimizle biliyoruz. Daha dün bizlerle 8 Mart hazırlıkları yapan mücadele arkadaşlarımızın bugün demir parmaklıklar ardında olduğunu bilmek kaygılarımızı biraz daha artırıyor. KESK Kadın Sekreterimiz Canan Çalağan, SES Kadın Sekreterimiz Bedriye Yorgun, TÜM BEL-Sen Kadın Sekreterimiz Güler Elveren’in de aralarında bulunduğu toplam 9 kadın yönetici ve üyemizin tam da 8 Mart öncesi tutuklanmasını, KESK’li kadınların hak ve özgürlük mücadelesine yapılan bir saldırı olarak görüyor ve yılmayacağımızın, susmayacağımızın bilinmesini istiyoruz.
Her gün bir yenisini duyduğumuz kadın cinayeti haberleri, bizlerin mücadelesini asla durduramayacak!
Kadın cinayetleri son bulana dek sokaklardayız, haykırıyoruz!
Yaşam hakkımız engellenemez…
Hak ve özgürlük taleplerinden dolayı cezaevlerine gönderilen mücadele arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya dek sokaklardayız, haykırıyoruz:
Baskılar, bizi yıldıramaz.
Kadınlar özgür oluncaya dek, 8 Mart’larda sokaklardayız, haykırıyoruz:
Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın dayanışması!
KESK’li kadın tutsaklar onurumuzdur!
Yaşasın KESK, yaşasın kadın mücadelemiz!”
AKP 4+4+4 İLE KIZ ÇOCUKLARIMIZI EVE KAPATIRKEN EĞİTİM SEN 7 MART’TA KARA TAHTAYI MOR’A BOYUYOR
EĞİTİMDE CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNE SON DİYOR
“Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak, yıllardır AKP iktidarına ve Milli Eğitim Bakanlığı’na eğitimdeki cinsiyet eşitsizliği ile ilgili uygulamalardan vazgeçmesini, ders kitaplarından müfredata kadar cins ayrımcı öğelerin temizlenmesi gerektiğini vurguluyoruz. Birçok inceleme ve raporlar hazırladığımız halde bugün hala okullar ve eğitim alanı cinsiyet eşitsizliğinin ve ayrımcılığın yeniden üretildiği bir alan olmaktan kurtulamamıştır.
Eğitim Sen olarak ders kitaplarından okulda kurulan sosyal ilişkilere ve öğrencilere benimsetilen toplumsal rollere dek uzanan eşitsizlik biçimlerinin farkına varılmasını ve bunlarla mücadele etmeyi önemsiyor, toplumsal cinsiyet eşitliğini sendikal mücadelenin temel başlıklarından biri olarak görüyoruz. 8 Mart Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü yaklaşırken, 7 Mart’ta okullarımızdaki kara tahtaları MOR renge boyayacağımız MOR TAHTA etkinliğiyle kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesinde eğitimin oynadığı role dikkat çekmek istiyoruz.
Sendikamız 7 Mart’ta, kız ve erkek çocuklarının oynadığı oyuncakların dahi nasıl farklılaştığını öğrencilerde bilince çıkartacak, atasözlerinin dahi kadına yönelik şiddeti beslediğini anlatacak etkinlikler planlanmaktadır. Bu etkinlikler kapsamında sınıfta öyküler anlatılması, kadın ve erkekle ilişkilendirilen sembollerin tartıştırılması, cinsiyet kalıpları ile ilgili ilköğretim öğrencilerinde sorgulayan bir yaklaşım geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bir ders saatini kapsayacak bu etkinlikler ilköğretimdeki farklı yaş gruplarına göre planlanmıştır.
Bizler Eğitim Sen’li öğretmenler olarak çocukların eğitimi sırasında kullanılan her türlü materyalin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından incelenmesini varsa cinsiyet ayrımcı öğelerden arındırılmasını öneriyoruz. Elbette tüm materyallerin bir anda değiştirilmesi çeşitli zorluklar içermektedir. Ancak biraz dikkatle, “bilim adamı”, “iş adamı” gibi ibarelerin “ bilim insanı” şeklinde değiştirilmesi, öykü ve masallarda kadın ve erkek rollerinin değiştirilerek okunması… gibi basit uygulanabilir yöntemlerin bile çok şeyi değiştirebileceğini düşünüyoruz.
Elbette 40 dakikalık bir ders saati böyle bir farkındalığın yaratılması için tek başına yeterli değildir. Ancak yine de kamuoyunun dikkatini çekmek, bu konuda yetkililerin harekete geçmesini sağlamak için tüm üyelerimizi 7 Mart’ta Mor Tahta eylemine katılmaya davet ediyoruz Eğitim Sen olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir ara disiplin olarak müfredat programının içine yerleştirilmesini ve eğitim alanının tüm cinsiyetçi, ayrımcı unsurlardan temizlenmesini talep ediyoruz.
Gerçekleştireceğimiz eylem aynı zamanda 4+4+4 ile formüle edilen ve kız çocuklarımızın eğitim hakkını engellemeye dönük düzenlemeler içeren kanun teklifine karşı, kız çocuklarımızın kesintisiz eğitim hakkı içinde yapılan bir eylemdir. Eğitimin her kademesinde ırkçı, gerici, cins ayrımcı uygulamalara devam eden, ülkemizi çocuk gelinler mezarlığına çevirmeye çalışan AKP’nin tüm uygulamalarının karşısında Eğitim Sen bilimin ve eşitliğin güneşi olamaya devam edecektir. 7 Mart’ta, tüm eğitim emekçilerini 4+4+4 formülü ile bir kez daha kız çocuklarımızın eğitim hakkını ortadan kaldıran kanun teklifine ve cinsiyet eşitsizliğine karşı, 1 ders saatinde MOR TAHTA eylemine katılmaya davet ediyoruz.”
Muş`un Sesi Gazetesi