Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer çağlayan dünyadaki bir küresel krizden Türkiye’nin etkilenmemesinin söz konusu olamayacağını belirterek bütçe açığı vermekten utanmamamız gerektiğini söyledi
Vali Erdoğan Bektaş’ı makamında ziyaret eden Çağlayan burada basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Dünya ekonomisini etkisi altına alan küresel krizden Türkiye’nin etkilenmesinin söz konusu olmadığını kaydeden Çağlayan, piyasayı rahatlatmak için memur ve emekliye verilecek olan ikramiyeye ise sıcak baktığını söyledi.
Çağlayan, iç tüketimi arttırarak piyasayı rahatlatmak için memur ve emekliye bir defaya mahsus verilmesi düşünülen ikramiye ile ilgili olarak; “Bu konuda herhangi bir rakam açıklanmadı. Bu konuyu ekonomik koordinasyon kurulunda daha görüşmedik. Türkiye’nin iç tüketimi çok büyüktür, iç pazarı son derece kuvvetlidir. Bu bakanlığımız tarafından tüketici bilgi sisteminde çok açıkça görülüyor. 2007 yılında Türkiye’de yapılan toplam ciro özel sektör bankacılık sektörü hariç 1,5 trilyon dolardır, o tarihte yapılan ihracat 107 milyon dolardır. Geriye kalan 1,4 trilyon dolar Türkiye’deki iç pazardan elde edilen bir cirodur. Yani son derece dinamik, doymamış bir iç pazarımız var. Tabi bunun harekete geçirilmesi lazım. Bu konuda başka ülkelerin geçmişte yapmış olduğu uygulama modelleri var. O modeller bu konuda dikkate alınabilir ama Amerika’da bu yapıldı, orada verilen çekler maalesef ekonomiye girmedi, insanlar götürüp kendilerini koruma bir içgüdüsüyle beraber bankacılık sistemine aktarıldı. Oysa bu paralar bankacılık sistemine değil iç piyasada ekonomiye girmesi ve tüketime aktarılması gerekirdi. Dolayısıyla ticaretin ve sanayinin bu konudan nasiplenmesi gerekirdi. Önümüzdeki günlerde ekonomi koordinasyon kurulunda arkadaşlarımızla görüşeceğiz. Tabii ki ben de böyle bir öneriye sıcak bakıyorum. Ticaret hayatının mutlak suretle canlı ve diri tutulması gerekiyor. Çünkü dünyanın diğer ülkelerinden ayıran fark da zaten bu. Dolayısıyla bizim ihracatımız son derece önemli. Gelişmiş ihracatta kat edecek çok yol yolumuz var ama iç Pazar konusunda batından çok farklı olan avantajı olan bir ülkeyiz. Bugün Türkiye 66 milyon GSM abonesi var, 44 milyon kredi kartı kullanılıyor, gelişmiş ülkelerde bin kişiye 20 den fazla otomobil düşerken ülkemizde 85 otomobil düşüyor. Bu çerçevede baktığımız zaman bunlar Türkiye’de iç tüketimin ne kadar önemli olduğunu göstergesidir. Böyle bir uygulama yapılması halinde benim yaptığım incelemelere göre de böyle bir çek veya vatandaşa destek yapılırsa bunun mutlak suretle ekonomiye girmesi sağlayacak tedbirlerle olması gerekir. Bu konuda üzerinde çalıştığım modeller var. Azalan bir bakiye, verilecek evrakı bir ay içinde harcamasını ön görecek bir sistem koyması lazım. Daha sonraki aylara kaldıkça değeri düşen bir sistem oluşturulabilir. Önümüze geldiği zaman bunlarla ilgili oturup değerlendirme imkanın sahip olacağız” dedi.
Kriz ortamında ABD’nin dolar, Avrupa ülkelerinin Euro ve Japonya’nın Yen basmasına rağmen açık verdiklerini dile getiren Çağlayan; “27 yıldır sanayicilik yaptım, 12 yıl oda başkanlığı yaptım. ABD böyle bir krizde dolar basıyor, Avrupa Euro basıyor, Japon Yen basıyor, bizim dolar veya Euro basma imkanımız yok. O zaman bu çerçevede ekonomimizin harekete geçmesi için alınması gereken tedbirler alınması gerekir. Vatandaşa para verip harcatma imkanın getirilmesi ile beraber bu harcama imkanının olması için de bazı maliyetlerin üzerindeki yüklerin kaldırılması gerekir. Bir takım vergisel destekler yapılırken diğer taraftan işveren üzerindeki yüklerin de azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılması gerekir. Bu anlamda baktığımız zaman bir yerde kaynak ihtiyacı var. Zaten büyüme rakamının dövize edilecek olması bir taraftan bütçedeki gelirlerin de beklenenden az olması gibi bir sonuç ortaya çıkacak. Dolayısıyla zaten orada bir açık söz konusu. Ama diğer taraftan ülkelerin de para basanlar bile açık vermektedirler. Çünkü para basmanın da bir maliyeti var, bütçe dengelerini bozacak olan bir gelişmedir. O zaman bizim ülkemizde bütçe açığı vermemizden utanmamamız gerekir. Bu konuda sıkılınılacak bir şey yoktur. Türkiye özellikle Ak Parti iktidarı döneminde Avrupa Birliği maksim kriterlerinin yarısına yakın bir bütçe açık dengesi vermiştir. Bizim 2008 yılı sonu itibariyle bütçe açıklarımız GSMH’nın yüzde 1,6 olmuştur. Bu çok önemli bir rakamdır. Avrupa Birliği ekonomik anayasasının kabul ettiği rakam yüzde 3’tür. Dolayısıyla Türkiye bu konuda Ak Parti döneminde bütçe ve mali disiplinde geçmişteki savurganlığı yapmamıştır. Geçmişte gösterilen ciddi anlamdaki dağınıklığı yaşamamıştır. Ancak şu anda böylesi bir ortamda insanların işini, aşını kaybetmemesi için tabii ki yapılması gereken bir takım destekler verilmesi gerekir. Bunlar mutlaka borçlanarak yapılır. Bu bütçe açığına sebebiyet verecektir ama hiç kimse bugün bir ülke bütçe açığı veriyor diye diğer ülkeyi suçlayamaz. Artık dünya son yaşamış olduğu küresel krizde mevcut ekonomik kuralları rafa kaldırmıştır. Artık ekonominin kuralları, işleyiş tarzı ekonomik parametreler dünyada yangın olduğu bir dönemde bir yerde göz ardı edilecektir. Biz şu anda büyümeyi canlı tutacak, işsizliği önleyecek, üretimi, istihdamı devam ettirecek tedbirleri bugün almazsak yarın alacağız” dedi.
ABD, Avrupa ve diğer ülkelerin yaptığını Türkiye’nin yapmak mecburiyetinde olduğu vurgulayan Çağlayan; “IMF uzayda yaşamıyor, neticede dünyada yaşıyor, IMF’nin de program yaptığı bir çok ülke var, şu anda bütün ülkelerdeki problem özellikle istihdam konusu ve ticaretin ve ekonominin canlı tutulmasıdır. Bu çerçevede baktığımız zaman Türkiye ayrıcalıklı bir konumda değil. Bugün ABD, Avrupa ve diğer ülkelerin yaptığını Türkiye yapmak mecburiyetinde. Onun için bu konuda bu çerçevede bizi önceliklerimizi yapacaklarımız düşünerek yapmamız gerekir” dedi.
Türkiye’nin dünya ülkeleri arasında krizden en çok etkilenen ülke olduğu söylentileri ile ilgili soruyu cevaplandıran Çağlayan; “Şimdi bunları söylemek için bazı şeyleri iyi bilmek lazım. Önce sanayici olmanız lazım, sanayiyi iyi bilmeniz gerekir. Kapasite kullanımının ne anlama geldiğini, imalat sanayini ne olduğunu ve Türkiye’nin genel ekonomik yapısını iyi görmek lazım. Şu anlamda söylüyorum bunları Türkiye sanayisinde yüzde 21’lik bir küçülme var. Bunun yanında sanayinin küçüldüğü bir yerde kapasite kullanım oranı zaten düşer. Ancak Türkiye 132 milyar dolar ihracat yapıyor. Türkiye ihracatın yüzde 90’nı sanayi mamullerinden oluşuyor. Yine Türkiye ihracatının yüzde 60 Avrupa pazarlarına yapılıyor. Dolayısıyla Avrupa pazarında ülkeler çökmüş durumda. Avrupa ekonomilerinde çok ciddi problemler var. İhracat yapmış olduğunuz pazarlarda bir daralma olduğu zaman ihracat yapamazsanız ve ihracatınızın yüzde 90’nı sanayi ise sanayinin küçülmesi kadar kaçınılamaz bir şey olamaz. Bu bir sebep sonuç ilişkisidir. Burada dünyadaki küresel krizin ortaya çıkardığı bir gelişme. Bu Türkiye’nin küresel bir oyuncu olmasının ortaya çıkardığı bir sonuç. Türkiye’nin küresel oyuncu olması Türkiye adına övünülecek bir hadisedir. Türkiye’yi bir ABD ile, Avrupa ile mukayese edersek yanlış yaparız. Türkiye sanayi ihracatsızı konumundadır ve Türkiye bundan 10-15 yıl öncesinde kadar her türlü ihtiyacımız ithal etmek zorunda kaldığımız Avrupa’ya ihracat yapıyor. Dünyadaki bir küresel krizden Türkiye’nin etkilenmemesi söz konusu olamaz. Küçülmenin sebebi de budur” diye konuştu.
Muşun Sesi Gazetesi