Aile, millet bünyesinin hücresidir. Hücreler sağlam olunca, bünye de sağlam olur. Aile, sağlıklı ve mutlu olursa; milletin de mutlu olacağı şüphesizdir.”dedi.
Atlı yaptığı açıklamada, ailenin temelini evliliğin oluşturduğuna işaret etti. “Evlenmek ve yuva kurmak, şüphesiz ruhen ve bedenen sağlıklı her insanın en tabi hakkıdır. Bu nedenle Cenab-ı Hak, evlenmeyi meşru kılmıştır. Meşru bir mazeret olmaksızın evlilik sorumluluğundan kaçınmak, dinimizce hoş karşılanmamaktadır. Maddi imkânsızlıklardan dolayı evlenmeyenlerin evlendirilmesi ise, dinimizin topluma yüklediği bir görevdir.”diyen Atlı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“”Toplum ve milletlerin huzuru, evlilik bağı ile kurulan anne, baba ve çocuk üçlüsünden oluşan, ailenin huzurlu olmasına bağlıdır. Birbirine yabancı olan bir erkek ile bir kadını, nikâh bağı ile birbirlerine bağlayan aile, fertlerin, toplumların, milletlerin ahlakını, karakterini tayin eden ilk buluşma ve terbiye ocağıdır. İnsanlık mektebinin ilk şubesidir.
Toplumun esasını teşkil eden aile, ne kadar sağlam temeller üzerine kurulursa, toplum da o kadar güçlü olur. Sağlam aile fertlerinden meydana gelen milletler de o derece kuvvetli olur. Bu nedenle ferdin ve toplumun huzurunu hedef alan Dinimiz, ailede tam bir huzurun sağlanması için eşlere bir takım vazifeler yüklemiştir. Bunlar; karşılıklı sevgi, hoşgörü, güven ve fedakârlıktır. Evliliği bir binaya benzetirsek; bunları, o binayı ayakta tutan dört sütun olarak kabul edebiliriz. Bu sütunlar sağlam olursa, dıştan esecek fırtınalar o kutsal yapıya zarar vermeyecektir. Bunun için eşler; kendilerine düşen sorumlukları yerine getirmeli, birbirlerine karşı saygılı, dürüst, anlayışlı ve hoşgörülü olmalı, kaba davranıştan ve iffetlerine aykırı düşecek tavırdan kesinlikle kaçınmalı, aile bütçesini sarsacak harcamalardan uzak durmalıdırlar. Çünkü toplumun huzuru ailenin huzurundan geçer.
Yüce Allah, aile hayatının devamı için eşlerin birbirleriyle iyi geçinmelerini, sabırlı ve hoşgörülü olmalarını tavsiye etmiştir. Eşler arasında meydana gelen anlaşmazlıkları çözmek için de yakın akrabalara arabuluculuk görevini yüklemiştir. Çünkü bazen eşler, ortada meşru bir sebep yok iken basit mazeretler ileri sürerek boşanmak isterler. Halbuki kutsal aile yuvasının devamı dinimizde çok önemlidir. Aile yuvası boşanmak için değil, hayatı birlikte devam ettirmek için kurulur. Bundan dolayı İslam’da boşanma hoş görülmemiştir.
Ailedeki mutluluk, eşler arasındaki sevgi ve saygıya bağlıdır. Bu nedenle eşler, yuvada mutluluğu sağlamak için gerekli fedakârlığı göstermeli, huzur bozucu tutum ve davranışlardan sakınmalı, birbirlerine karşı olan görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidirler.
Aile fertleri arasında özen gösterilmesi bakımından çocuklar da önemli bir yer işgal eder. Anne ve babaya Allah’ın birer hediyesi olan çocuklar, aile bahçesinin gülleridir. Onları sevgi ile yetiştirip topluma yararlı bir kimse olarak hazırlamak, anne-babanın başta gelen görevleri arasındadır. Çocuk küçük yaştan itibaren iyi terbiye edilirse, hem ailesine, hem de milletine yararlı ve hayırlı bir insan olur. İyi terbiye edilmediği ve eğitilmediği takdirde, ne kendisine, ne de başkasına yararı dokunmayacağı gibi; aile için de, toplum için de zararlı hale gelir. Bunun için dinimiz, geleceğin teminatı olan çocuklarla ilgili olarak aileye büyük sorumluluklar yüklemiştir.
Unutmayalım ki; aile yuvasında başlayan hayat birlikteliği ebedi cennetlere uzanır. Bunun için de eşler, birbirinin yar ve yardımcısı olmalı, çocuklarını da dünya ve ahirette kendilerine menfaatli birer birey olarak yetiştirmelidirler.”
Muş`un Sesi Gazetesi