Muş Kadın Çatısı Derneği yaptığı yazılı basın açıklamasında: “Türkiyede kadına yönelik şiddet oranları can alıcı olmasına rağmen bununla ilgili tedbirler de bir o kadar can alıcıdır. Muşta hala bir sığınma evi yok. Kadınlar şiddete maruz kaldıklarında ara istasyonlara götürülüyorlar. Orda ki güvenlik tedbirleri çok zayıf, hem kadınlar hem de çocuklar hayati risk altındalar.
Özellikle Muşta ve Doğu Anadolu Bölgesinde çocuk yaşta yapılan evlilik oranı çok yüksek olmasına rağmen bununla ilgili alınan tedbirler yetersizdir. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri kadınların erişimine açık değildir. Sayıları sınırlıdır, az sayıdaki merkez de kentlerin neredeyse dışındadır. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’ne ulaşamayan, karakola başvurmaktan çekinen kadınların doğru ve yeterli bilgi almaları engellenmiş, şiddetten uzaklaşmaları neredeyse imkansız hale getirilmiş olmaktadır. Dahası Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri şiddet uygulayan erkeklere de hizmet vermektedir.
Erkekleri “rehabilite etme” adı altında gündeme getirilen bu uygulama; arabuluculuğa kapı açmakta, kadınların yaşamını tehlikeye atmakta, kadınlara ayrılması gereken bütçeyi yine erkekler için kullanmaktadır. ŞÖNİM’lerden destek alan ya da sığınakta kalan kadınların psikolog, avukat ihtiyacı karşılanmıyor. Muş Kadın Çatısı olarak kadına karşı şiddetle mücadelede aşağıdaki noktaların vazgeçilmez önemde olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz: Kadına yönelik şiddet ile mücadeledeki kurumsal uygulamaların; kadın hareketinin bu konuda yıllardır biriktirdiği bilgi ve deneyiminin göz ardı edilmeden, şiddeti besleyen erkek egemen politikalar yok edilerek ve kadın-erkek eşitliğini sağlayan bütüncül politikalarla ele alınmasını bekliyoruz. ŞÖNİM’lerin gündeme gelmesi ve SHÇEK’ler ve danışma merkezi olarak çalışma yürütebilen toplum merkezlerinin hızla kapatılmasıyla; belediyelerin kadın danışma merkezleri gibi kadınların şiddetten uzaklaşması için sığınak dışında önemli araçlar ve alternatifler sunan kurumlar işlevsizleştirildi.
Devletin kadına karşı şiddetle mücadelede kadından yana kurumsal bir yapı oluşturmasını, imzalamış olduğu CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi ile ilgili sorumluluklarını yerine getirmesini talep ediyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadelede sığınak dışı mekanizmaların da güçlendirilmesi gerekmektedir. Şiddetten sonra hayat, sığınaktan sonra hayat gibi önce-sonra ayrımların yapılmamasını; sosyal, ekonomik ve hukuksal desteklerin sığınaktan çıkarken değil, sığınak sürecinde ya da sığınağa gitmeden, şiddete karşı mücadele ederken de verilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Devlet, sosyal sorumluluğu kapsamında kadına yönelik şiddetle mücadeleye yeterli bütçeyi ayırmalıdır. Kadına karşı şiddetle mücadele aynı zamanda kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizliklere karşı da bir mücadeledir. Bu bakımından çıkarılan her yasa toplumsal cinsiyet eşitliği açısından sonuçlarıyla birlikte gözden geçirilmeli, kadın örgütlenmelerinin bu konudaki görüşleri dikkate alınmalıdır. Hakimlerin şiddete rağmen, verdikleri kararlarda “şiddetli geçimsizlikten” söz etmeleri, uygulamacıların hala erkek şiddetini gözlerden gizlemeye çalışmalarına örnektir. Muş Kadın Çatısı Derneği olarak kadına yönelik erkek şiddeti ile ilgili davalarda müdahil olma konusundaki ısrarlarımızı sürdüreceğiz” denildi.
Muş Ovası Gazetesi