Muş Sivil Toplum Platformuna üye sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve gönüllülerin katılımı ile düzenlenen iftar programında Kalıcı barışa sen de katıl kampanyası tanıtılarak basın açıklaması yapıldı.
Baro Başkanı Feridun Taşın okuduğu basın açıklamasında, Yıllardan beri devam edegelen ve artık görmek istemediğimiz günlerin getirdiği acılara inat, tarafların başlatmış oldukları BARIŞ SÜRECİnin inkıtaya uğramaması için tüm Muşlular olarak ısrarla Barışı isteyen tavrımızdan hiç vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Bölgemiz yanıyor, her yer toz duman ve insanlık tarihi çok ciddi bir sınavdan geçiyor. Bu bilinçle Muş Sivil Toplum Platformu olarak çalışmalarımıza başladığımız ilk günden bu güne hep barış istediğimizi belirttik, kimsenin burnunun kanamayacağı ve canının yanmayacağı bir dünyayı özlediğimizi vurguladık. Bugün, bu isteğin ve talebin ne kadar yakıcı ve ne kadar elzem olduğunu bir kez daha hep birlikte idrak ediyoruz dedi.
Ortadoğuda yaşanan olaylara değinene Taş, İç ve dış barışımızın gerçekleşmemesi için Filistinde, Suriyede, Irakta, Mısırda ve diğer birçok İslam ülkelerinde yaşananları başta İslam ülkeleri olmak üzere bütün dünya, sadece seyrediyor. Tam bu noktada İsraili ve IŞİDi, tüm dünyanın gözleri önünde kural tanımayan ve tümüyle çocuk, kadın, yaşlı demeden bir katliamı dayatan bu gözü dönmüşleri şiddetle kınadığımızı bir kez daha belirtmek istiyoruz. Ülkemiz açısından bakıldığında ise otuz-kırk yıldan beri süre gelen çatışmalar, operasyonlar ve adeta iç savaşın bıraktığı acı, keder ve derin yaralardan sonraki gelişmelerle, çok ciddi bir mesafe alınmış olmasının; ölümlerin, acıların ve inkârın yaşanmadığı bir seyre çıkmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Yaklaşık iki senedir yaşanan çatışmasızlık ortamının ardından gelinen aşamada hükümetin atmış olduğu son adım, umutlarımızı bir kez daha yeşertmiştir. Türkiye toplumu barışı desteklediğini ispatlamışken çözüm ve müzakere sürecini yasal güvence altına alan kanunun çıkmasıyla, taraflar arasında bir müddettir gelişen gerginlik azalmış ve Türkiye toplumunda yeni bir ışık yakılması sağlanmıştır. Bu açıdan bakıldığında Meclisin ve Hükümetin bu gibi adımları atması için daha çok cesaretlendirilmesi ve bundan sonra daha radikal kararlar alınması gerektiği ortadadır ifadelerini kullandı.
Ülkenin uzun bir süre Kürt meselesi ile uğraştığını belirten Taş, 21. Yüzyılda kimsenin üzerine konuşmak bile istemeyeceği en temel insan haklarının ihlali ile ortaya çıkmış olan bu sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle ve insan haklarına uygun bir ruhla çözümü için artık son dönemece girmiş bulunuyoruz. Yaşananların getirdiği bu bilinçle, öteden beri Barış konusunda çok duyarlı davranan STKlarımızın bu dönemde de üzerlerine düşen çok sorumluluklar olduğuna inanıyoruz. Bu noktadan sonra tekrar başa dönme durumunun altından kalkınamayacağı, her iki taraftan da yeniden otuz senemizin ve kırk bin canımızın yok edilmesi, faili meçhul ölümlerin yaşanması, bir daha binlerce köyün boşaltılması ile ne ülkemiz ve ne de bölgemiz insanı böyle bir acıya dayanamayacağını belirtmek istiyoruz şeklinde konuştu.
Taş açıklamasını şu şekilde sürdürdü: Sekreterya olarak Haziran ayının başından beri yürüttüğümüz çalışmalarda yaklaşık 60 STK ile yüz yüze yaptığımız görüşmelerde her kurumumuzun aynı noktada buluştuğunu büyük bir sevinçle gördük. Bu nedenle de taleplerin daha canlı bir şekilde dillendirileceği Kalıcı Barışa Sen De Katıl & Tu Ji Piştgiriya Aştiya Mayindar Bike adıyla bir kampanya / bir proje başlattık. Bu kapsamda bazı STKlar faaliyetlerde bulunmaya başladılar. Bizler bu kampanyayı başlattıktan sonra hükümetin atmış olduğu adım da talebimizde ne kadar haklı olduğumuzu göstermiş oldu.
Bu akşamki iftar yemeğimizle birlikte Kalıcı Barış talebini yeniden ve daha yüksek sesle dillendirmeyi esas aldığımızı bir kez daha göstermek istiyor ve Barış meselesinin her iki tarafına daha ihtiyatlı davranmaları, Barış özlemimizi basit nedenlerle yok etmemeleri gerektiğini söylemek istiyoruz. Bilinmesini isteriz ki, Barış süreci bir daha zedelenirse kaybolacak her canın vebali, süreci savsaklayan ve ellerinde yetki olduğu halde yetkisini bu yolda kullanmayan taraflarda olacaktır. Kalıcı barışın tesisi için taraflardan hangisi gevşek davranır ya da geri adım atarsa bu dünyada olduğu gibi, kıyamette de tüm insanlarımızın elleri yakalarında olacaktır.
Bu kapsamda STKlarımızdan gelen talepler dikkate alınarak Kalıcı Barış için şu adımların atılması gerektiğini bir zorunluluk olarak gördüğümüzü belirtmek istiyoruz.
Barışın seçim malzemesi olmaması için hükümet gereken adımları derhal atmalıdır. Diyalog süreci olgunluğa erişmiş olup, bundan sonra müzakereye geçilmesi gerekmektedir.
Taraflar, barış sürecinde STKlar ile halkın barış adına yaptıkları talep ve eylemlere kulak vermelidir.
Barışın, savaş çığırtkanlığı ile sağlanamayacağı bilinmeli, her iki taraf da sürekli barış ve sevgi dili kullanmalıdır.
Akil insanlar heyetinin raporlarındaki talepler, halkın doğrudan doğruya heyetlere ilettiği talepler olduğu için, hayata geçirilmelidir.
Taraflar arasında uzlaşmazlık çıkması halinde tarafsız bir hakem heyeti devreye girmeli, sorunlar çetrefilleşmeden anında çözülmelidir. Bu amaçla acilen taraflardan bağımsız bir gözlemci komisyon/heyet oluşturulmalıdır.
Etnik, dini ve ideolojik referansa yer verilmeyen, demokratik ve toplumun bütün kesimlerine hitap eden yeni bir anayasa yapılmalıdır.
Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na koyduğu şerhi kaldırmalı, Yerel Yönetimler Özerklik Yasasını çıkarmalıdır. Bölgenin kalkınması için acil adımlar atılmalıdır.
Terörle Mücadele Kanunu tüm sonuçlarıyla birlikte kaldırılmalıdır.
Faili meçhul cinayetler ve kayıp şahıslar ile ilgili etkin ve adil soruşturmalar yapılmalıdır. Roboski – Uludere olayı ile ilgili failler ortaya çıkartılmalıdır.
Bölgedeki Doğa, Çevre ve Biyoçeşitliği yok etme girişimi, Karakol ve Kalekol yapımları durdurulmalıdır.
Koruculuk sistemi kökten kaldırılmalıdır.
28 Şubat mağdurları, düşünce suçluları ve hasta tutsaklar ile ilgili atılan adımlar hızlandırılarak sonuçlandırılmalıdır.
Hasta tutsakların kronik, ağır, terminal dönem hastaların erken tanı alması, tedavi süreçlerinin uzamaması, tedavi edilmemenin bir ceza aracı olarak kullanılmaması, düzenli olarak izlenmeleri ve yakınları ile görüşmeleri konusunda insani bir yaklaşımın esas alınması sağlanmalıdır.
Örgütün silahları bırakarak dağdan inmesi ve isteyenlerin legal siyaset yapabilmeleri için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Bölgede, dağlarda, okullarda, duvarlarda ırkçılığı çağrıştıran slogan ve yazılar derhal kaldırılmalıdır.
Camilerde vaizler tarafından verilen vaazlarda İslam dininin ırkçılığa karşı emri gözetilerek ırkçı ve milliyetçi söylemlerden kaçınılmalıdır.
Başta anadilde eğitim olmak üzere kurumsal hizmetlerin çok dilli olarak verilmesi sağlanmalıdır.
İşlenen savaş suçlarını açığa çıkarmak üzere Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalıdır.
Türkiye, özelde Rojava, genelde Ortadoğudaki demokratik kazanımları sahiplenmeli, başta Filistin-Gazze ve Rojava-Kobani olmak üzere yaşanan vahşeti durdurmak için, üzerine düşeni bölge farkı gözetmeksizin yapmalıdır.
PKK, öncelikle bünyesinde bulunan çocukları geri göndererek, uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini yerine getirmelidir.
Devlet, yapılan çocuk hak ihlallerini derhal durdurmalıdır.
Bölgeye atanan başta vali, mülki amirler, kolluk güçleri ve din adamlarının atamalarında mutlak suretle seçici olunmalı, barışa ve bölge halkına katkı sağlanmalıdır.
Muş Manşet Gazetesi
