Soğuk gecelerinde, buldukları kuytu bir köşede koyun koyuna verip uyuyorlar. Karınları acıktığında, herhangi bir dükkânın önüne bırakılan tepsideki yemek artıklarına dadanıyorlar. Onu bulamayınca gerektiğinde hırsızlık yapıp karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Sigara bağımlısı hepsi. Sigara içen birisini takip edip, yere atılan izmaritin üstüne üşüşüyorlar birlikte. Ellerine para geçtiğinde, bali ve tiner gibi uçucu maddeleri çekiyorlar o küçücük ciğerlerine. Onlar toplumun kanayan yaraları. Onlar özellikle büyük kentlerin kangrenleşen sorunu. Onlar ilimizde de görülmeye başlayan sokak çocukları.
Aile içindeki huzursuzlar, ekonomik sıkıntılar ve cehaletin en büyük kurbanı onlar. Büyük kentlerin en büyük sosyal sorunlarından birisi onlar. Sokak çocukları diye anılıyorlar. Sokakta yatıp, kalkıyorlar. Kendilerine göre bir dünya kuruyorlar. O dünyada hem o yaşlarında en büyük acıları çekiyorlar hem de kendilerine böylesine acımasız bir dünya bırakanlara hergün ağıt yakıyorlar. Büyük kentlerin birçoğunda kangrenleşen bir sorun sokak çocukları sorunu. Son yıllarda bu soruna yönelik Türkiye genelinde bir dizi çalışmalar yapılsa da onların topluma kazandırılması daha çok zaman gerekecek gibi görünüyor.
Sebep aile içi huzursuzluklar
Bu yakıcı sorun şimdilerde ilimizde de kendisini hissettiriyor. Henüz kangrenleşmeden çözülmesi gereken bu sorun, yanı başımızda, kentin göbeğinde yaşanıyor. Sayıları henüz bir elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar azlar. Ancak varlar. Büyük kentlerdeki sokak çocukları gibi aylarca, yıllarca bütünüyle dışarıda yatıp kalkmıyorlarsa da çoğu geceler dışarıdalar. Bir grupları var. Hep birlikte dolaşıyorlar. Ağırlıklı olarak pasajlarda yatıp kalkıyorlar. Bazen evlerine gidip geliyorlar. Ancak evlerinde anne-babalarından azar işitince ya da harçlık istediklerinde alamayınca soluğu dışarıda alıyorlar. Bu çocukların büyük çoğunluğu çok nüfuslu ailelerin çocukları. Hemen bütününde ekonomik sıkıntılar yaşanıyor. Bu çocukların çoğu ya hiç okula gitmemiş ya da okulunu yarıda bırakmış. Yaşları 8 ile 13 arasında değişiyor. Biraz daha büyüyünce ve bir miktar para bulunca atlayıp arabaya İstanbul’a kaçıyorlar. Ve oradaki sokak çocuklarının arasına karışıyorlar. Büyük çoğunluğunda kesici ve delici aletler var. Para bulduklarında bali ve tiner gibi uçucu maddeler kullanıyor bazıları. Hemen hepsi sigara içiyor. Genellikle yerdeki izmaritleri toplayıp içiyorlar. Acıktıklarında, pasajda, dükkanların kapılarının önüne konan tepsilerdeki yemek artıklarıyla karınlarını doyuruyorlar. Bulamadıklarında da bazen hırsızlık yaparak karınlarını doyuruyorlar. Özellikle küçük öğrencileri tehdit ederek onlardan para almaya çalışıyorlar. Geceleri, pasajın kuytu bir köşesinde sıcak buldukları bir yerde koyun koyuna yatıyorlar. Bazen haftalarca evlerine gitmedikleri için üst başları kir pas içinde. Banyo yapamıyorlar.
Henüz 6 yaşındaki çocuklar mendil satarak eve para götürmeye çalışıyor
Aile geçindiren çocuklar
Yaşıtları okula gidip gelirken, oyuncaklarıyla oynarken onlar evlerinin sorumluluğunu almışlar sırtlarına. Çoğunun babası ya hiç çalışmıyor ya yazın inşaatlarda çalışıp kışın oturuyor ya da yaptığı iş evi geçindirmeye yetmiyor. Onlar o yaşlarıyla sabahtan akşama kadar ellerinde mendil, sakız, bisküvi ve çikolata dolaşarak ya da halde hamallık yaparak evlerine para götürmeye çalışıyorlar. Hatta bazılarının babası oturuyor, sigarasını da onlar götürüyor eve.
İlimizde özellikle kış ayları boyunca memleketimiz neredeyse ölü kente dönüyor. Zaten kısıtlı olan iş sahalarının büyük bölümü kapanıyor. Çiftçiliğe bahara kadar ara veriliyor. İnşaat sektörü bütünüyle duruyor. Bunu yanında bir çok meslek geriliyor. Bu nedenle, zaten gelirin büyük kısmını tarımdan elde edilen ilimizde hayat neredeyse duruyor. İşsizlerin sayısı birkaç kat artıyor. Zaten kalabalık olan ailelerde ekonomik sıkıntılar katlanarak büyüyor. Bu nedenle bir çok aile çocuklarını okula gönderemiyor. Ya sırtlarına bir boya sandığı yükleniyor çocukların ya da ellerine bir kutu tutuşturularak mendil ve sakız satmaya yollanıyor çocuklar. Çoğu kez soğuklarda küçücük elleri üşüye üşeye dolaşıyorlar gün boyunca sokaklarda. Ailenin yükü kış boyunca onların sırtına biniyor. Günde kazandıkları 1-2 milyonla evin ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. Akranları okul sıralarında ders görüp, evde oyuncaklarıyla oynarken onlar bu soğuk havalarda ekmek parası kazanmaya çalışıyorlar. Ve ilimizde bu çocukların sayısı oldukça yüksek görünüyor. Hemen her sokak başında onlarca çocuk, bir mendil satabilmek için neredeyse yalvarıyorlar insanlara. Bazıları hem çalışıp hem de okuyor. Sabah okula gidenler öğleden sonra çıkıyor sokağa. Öğleden sonra okula gidecek olanlar ise sabah erkenden çıkıyor mendil ya da sakız satmaya. Bazılarının babaları da çalışıyor. Ancak babanın kazandığı para eve yetmeyince çocuklar da çalışmak zorunda kalıyor.
Altı yaşında evin yükü sırtında
İşte her gün defalarca caddelerde, sokaklarda, iş merkezlerinde karşılaştığımız ekmeğini taştan çıkaran bu çocuklardan bazıları.
Ömer Faruk Topdemir, İlköğretim üçüncü sınıf öğrencisi. Ekonomik durumları kötü olduğu için hem çalışıp hem de okula gidiyor. Babası çalışmıyor. Henüz 12 yaşında ve evi sattığı yaptığı ayakkabı boyaları ile geçindirmeye çalışıyor. Büyüdüğünde de Avukat olmak istiyor.
Murat Toplu da, Onların da maddi durumu kötü. Babası hamallık yapıyor. Babasının kazandığı para evi geçindirmeye yetmediği için evin yükü daha 13 yaşında onun sırtına binmiş. Hayali öğretmen olmak.
Yasin Şancı henüz 6 yaşında. Babası işsiz olduğu için henüz okula gidecek yaşa gelmeden babasının yükünü omuzlarına almış. Eve para götürmek için mendili zorla satmaya uğraşıyor.
Murat Şancı da onun amcasının oğlu. O da 8 yaşında. İlkokul 2’ye gidiyor. Sabahları selpak satıp öğleden sonra çantasını sırtlayıp okula koşuyor. Onun da babası işsiz olduğu için hem kendi okul masraflarını çıkartıyor hem de eve ekmek götürüyor.
Kamuran Tiktumur da 14 yaşında. Ailesi çiftçilik yapıyor. Kış gelince iş bitiyor. 9 kişilik evin yükü onun sırtına kalıyor. O da bu yükü taşıyabilmek için İlkokul 4’ten terk etmiş okulunu. Bisküvi, sakız ve mendil satarak evini bahara çıkartmaya çalışıyor.
Bu yaşta hamallık yapıyorlar
On iki yaşındaki Ferhat Bayram ise, mendil satmıyor. O sebze-meyve halinde el arabasıyla hamallık yapıyor. Alış-veriş yapanların torbalarını bazen sırtına, bazen el arabasına yükleyip istenen yere götürüyor. Yıllardır bu işi yapıyor. Onun için hiç okula gitme şansı olmamış. Aslında babası da onun gibi aynı halde hamallık yapıyor. Ama babasının kazandığı eve yetmeyince o da bu yaşta baba mesleğine el atmış. Ve “büyüdüğüm de hamal olmayayım da ne olursam olayım” diyor.
Nejdet Güler de el arabasıyla bu halde hamallık yapıyor. O da 14 yaşında ve ilkokul 4’e gidiyor. Babası işsiz olduğu için hamallık yaparak hem geç başladığı okulunu devam ettirmeye hem de 8 nüfuslu aileyi geçindirmeye çalışıyor. HABER49
NULL