Eğitim-Sen Muş Şube Başkanlığı, geçtiğimiz hafta öğrencinin karne alarak öğretmenleriyle birlikte 3 aylık yaz tatiline girmesi ve sona eren 2015-2016 eğitim öğretim yılının genel bir değerlendirmesini yaptı. Eğitim-Sen Muş Şubesinin konuyla ilgili yaptığı yazılı basın açıklamasında şu ifadelere yer aldı: Milli Eğitim Bakanlığının çözüm üretmekten çok, yeni sorunlar yaratan politika ve uygulamaları nedeniyle eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler bu eğitim öğretim yılında da ciddi anlamda mağdur edilmiştir. 2015-2016 eğitim öğretim yılını, iktidarın yıllardır uyguladığı ırkçı ve gerici politikalara, her birisi siyasi görevler yüklenerek atanan okullardaki yandaş yönetici kadrolarına karşı Türkiyenin köklü liselerinden başlayarak yükselen haklı tepkileri selamlıyoruz. Yıllardır ülkenin eğitim kurumlarını çağ dışı bir zihniyetle yönetmeye çalışan, bilim ve özgür düşünce düşmanı, laik ve demokratik yaşam tarzını yok etmeyi amaçlayan, yasakçı uygulamaları ile gençliği zapturapt altına almaya çalışan zorbalığa karşı sesini yükselten ve aydınlık geleceğimiz olan liseli gençler yalnız değildir. AKP hükümeti, eğitim sistemini piyasa ilişkileri içine çekmek noktasında, geride bırakmakta olduğumuz eğitim öğretim yılında çok daha somut ve sonuç alıcı adımlar atmaya başlamıştır. Dört yıldır uygulanan ve eğitim sistemini çökme noktasına getiren 4+4+4 dayatmasındaki başarısızlık, MEBi yeniden sistem değişikliği arayışına itmiştir. Eğitim politikaları belirlenirken asli bileşenler olan öğretmenler, öğrenciler, veliler ve sendikaların önerilerine yıllardır ısrarla kulak tıkayanların, kamusal eğitimi tasfiye etmek amacıyla yeni sistem önerilerini yandaş medya üzerinden tartışmaya açması dikkat çekicidir. 2015-2016 eğitim öğretim yılı, özellikle eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin ilk sonuçlarının ortaya çıkması açısından önemlidir. MEBin resmi istatistiklerine de yansıyan bilgiler, kamusal eğitimi tasfiye etmek amacıyla eğitimde yaşanan ticarileşme ve özelleştirme uygulamalarının yoğunlaştığını ortaya koyarken, eğitim sisteminin siyasi iktidar ve MEB işbirliği ile hızla uçuruma doğru sürüklediğini göstermektedir ifadelerini kullandı.
Bölgede yaşanan olaylardan ötürü on binlerce öğrencinin eğitim-öğretim hakkının gasp edildiği belirtilen açıklamada: 2015-2016 eğitim öğretim yılını önceki yıllardan farklı kılan en önemli özellik, bölge illerinde aylarca süren çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle eğitim öğretimin bazı il ve ilçelerde tamamen durması olmuştur. Yaşanan sokağa çıkma yasakları ve fiili sıkıyönetim uygulamaları nedeniyle on binlerce öğrencinin eğitim-öğretim hakkı gasp edilmiş, öğretmenlerin MEB tarafından kısa mesaj gönderilerek hizmet içi eğitime alınmasıyla eğitim faaliyetleri engellenmiştir. Türkiye tarihinde benzer bir örneğine daha önce hiç rastlanılmamış bir şekilde, bölgede fiilen olağanüstü hal (OHAL) koşullarının yaşanması, eğitim öğretimi durma noktasına getirmiş, başta çocuklar ve öğretmenleri olmak üzere, halkın can ve mal güvenliği daha önce hiç olmadığı kadar büyük tehditlerle ve tehlikelerle karşı karşıya kalmıştır. Geçtiğimiz aylarda çok sayıda okul ve eğitim kurumuna yönelik saldırılar yaşanırken, bazı okulların askeri yığınak yapılarak fiilen karakola dönüştürüldüğü, okul tahtalarına ve duvarlara ırkçı sloganlar ve küfürler yazıldığı görülmüştür. Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporlarına göre, 16 Ağustos 2015-20 Nisan 2016 arasında 1 şehir merkezi ve 7 şehrin 22 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde en az 65 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği il ve ilçelerde, 2015-2016 eğitim öğretim yılının başından itibaren eğitim hizmeti durmuştur. Şırnak merkezde 40 bin, Cizrede 41 bin, Nusaybinde 32 bin, Derikte 7 bin, Dargeçitte 17 bin, Silopide 39 bin, İdilde 24 bin, Surda 30 bin, Silvanda 28 bin ve Yüksekovada 33 bin olmak üzere, toplamda yaklaşık 300 bin öğrencinin eğitime erişim hakkı doğrudan ortadan kalkmıştır. Eğitim-öğretime öngörülemez ve süresiz şekilde ara verilmesi; Başta anayasa olmak üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklere temelden aykırıdır ve ilgili mevzuat hükümlerinin açıkça ihlali anlamına gelmektedir denildi.
EĞİTİMDEKİ SORUNLAR
Eğitimdeki sorunları sıralayan Eğitim Sen, 4+4+4 eğitim sisteminin yanı sıra okullardaki birçok sorunu gündemine alarak, açıklamalarının devamında şu ifadelere yer verdiler: 4+4+4 düzenlemesinin uygulandığı son dört yıla ilişkin resmi verilere bakıldığında, eğitimde yaşanan ticarileştirme ve dinselleştirme uygulamalarının nasıl iç içe geçmiş bir şekilde hayata geçirildiği, öğrenci ve öğretmenlerin nasıl bir cenderenin içine sıkıştırıldığı görülmektedir. Okullarda fiziki donanım ve altyapı sorunları, kalabalık sınıflar, taşımalı eğitim, zorunlu ve zorunlu seçmeli din dersi dayatması sürmektedir. Kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkının önündeki engeller artarak devam etmiştir. Kamusal eğitimin zayıflatılması, eğitimin tamamen paralı hale getirilmek istenmesi, okullarda cinsiyet, etnik kimlik ve mezhep ayrımcılığına ilişkin uygulamaların sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenlerin durumu, ücretli-vekil öğretmen uygulamalarının devam etmesi, eğitim yöneticilerinin siyasi referanslarla belirlenmek istenmesi gibi sorunlar artarak sürmüştür. Aday öğretmenlerin baskı ve yönlendirmeler ile yandaş sendikaya üye olmaya zorlanması, okullarda ve diğer eğitim kurumlarında yıllardır üvey evlat muamelesi gören ve iş tanımı hala yapılmayan yardımcı hizmetlilerin, kadro bekleyen 4-Cli çalışanların, memur ve teknik personelin sorunları, üniversitelerde yaşanan soruşturma ve görevden almalar, her geçen gün artan akademik, idari sorunlar ve özellikle Eğitim Sen üyelerine yönelik mobbing uygulamaları ve baskılar gibi pek çok sorun geçtiğimiz eğitim öğretim yılına damgasını vuran diğer konu başlıkları olarak öne çıkmıştır. Milli Eğitim Bakanlığına çağrımız tüm toplumun ve öğrencilerin geleceğini doğrudan olumsuz etkileyecek politika ve uygulamalara derhal son verilmesidir. Bunun için öncelikle hiçbir öğrencinin not ya da sınav baskısı altında kalmadan, kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda, hangi alanda okuyacağına kendisinin karar vereceği bir eğitim sistemi oluşturulmalıdır. Okul öncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf mevcutlarından eğitimin laik, bilimsel ilkeler doğrultusunda verilmesine, demokratik ve kamusal yönünün geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her alanında köklü bir değişime gereksinim vardır. Kamusal, parasız, demokratik, nitelikli, bilimsel ve anadilinde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması için somut adımlar atılmalı, eğitimi ticarileştirme ve dinselleştirme adımlarına derhal son verilmelidir ifadeleri kullanıldı.
Muş Manşet Gazetesi